21 Mart 2015 Cumartesi

Terörün Manifestosu

-Bir arkadaşım anlatmıştı. Bir adam gecenin bir vakti uyanıyor. Ancak bir gariplik var; uyandığı yer tavan. Yatağını ve odasını tam tepeden görecek şekilde uyanıyor. İşin daha da garibi yatağında yine kendisinin uyuduğunu görüyor. Çığlık atmaya, oradan inmeye çalışıyor ama attığı her çığlık ağzından dışarı sadece hırıltı olarak çıkıyor, kolunu her kaldırmaya çalıştığında kolu üstüne binmiş tonlarca yük hissediyor. Bu kötü bir kabus olmalı diye düşünüp gözlerini sımsıkı kapatıyor ama her açışında yine yatağın içinde uyuyan kendisini görüyor. Öylece durup bekliyor. Bir süre sonra yatağının içindeki kendisinin kalktığını ve başının altındaki yastığı alarak karısının kafası üstüne bastırıyor. Adam tavandan dehşetle karısının ölümünü izliyor. Karısının tüm çırpınışlarını görüp, yastığın altından gelen boğuk sesini işitebiliyor. Karısı öldükten sonra izlediği kendisi odadan çıkıyor. Tavandakiyse korkarak kaçmaya, hareket etmeye çalışıyor ama yine başaramıyor. Kalkan kendisinin önce mutfağa gittiğini hissediyor, ardından mutfaktan çıkıp çocuklarının odasına girdiğini. Çocukların odasından gelen çığlık seslerini duyup korkudan ağlamaya çalışıyor ama takdir edersin ki yine beceremiyor. Ardından yatak odasına üstü başı kan içinde ve elinde bıçakla girdiğini görüyor. Kendisi yerindeki kişi yatağa girip tavandakine son bir göz kırpıyor ve bizim adam da uykuya dalıyor. Sabah alarmın sesiyle uyandığında bu sefer tavanda olmadığına şükrediyor. "Kötü bir kabustu her halde" diye içinden geçirip yataktan kalkıyor. Ama yataktan kalktığında üstünün başının kan içinde karısınınsa kafasının üstünde bir yastıkla kımıldamadan yattığını görüyor. Yani gece yaşanan her şey gerçekti. Karısı ve çocukları gerçekten de öldürülmüş. Tabii haber hemen yayılıyor, gazete manşetlerine falan konu oluyor. Tüm ülke sıradan bir hayatı olan ve hiçbir sıkıntısı olmayan, insanlarla gül gibi geçinen bir memurun neden böyle bir şey yaptığına anlam veremiyor. Herkese göre o adam karısını ve biri bebek iki çocuğunu öldürdü. Ama bana sorarsan bu adam dört kişiyi öldürdü. Karısını, 2 çocuğunu ve de kendisini. Çünkü olmak isteyip de olmaya cesaret edemediği bu yüzden bilincinin altında bastırdığı kişi kontrolünü ele geçirip adamın bilindik dünyasını ve sahip olduğu her şeyi yok etmişti. Bu sayede bilinçaltına hapsedilene yer açılmıştı. Adamın dışarıya karşı takındığı kişiliğin düşmesiyle oluşan boşluğa rahatça oturabilecekti. Kendisini yukarıdan görmesinin sebebi de sakladığı bu kişiliği aşağılık ve ezik olarak görmesinden ileri geliyor. Yani aşağı olan ve ezileni adamın üstün ve efendi yönü baskı altında tutuyordu. Ama ezilenler ve baskı altında tutulanlar zamanı gelince varolan tüm sistemleri baş aşağı edecek kadar büyük bir nefretle bileniyorlar. İşte biz de dünyanın aşağıladığı ve tepeden baktığı kişileriz. Bizim zamanımız da geldi ve dünya kendine kaçacak bir yer arasa iyi olur aksi halde parmak uçlarımızdan bile fışkıran nefretimizle baştan aşağı yıkanmak zorunda kalacaklar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder